
Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Utku Yazgan, 'İzmir depremi Türkiye’yi uyardı'
İzmir'de Kandilli Rasathanesinin tespitlerine göre 6.9 büyüklüğünde meydana gelen depremde yaşanan can kayıpları, yıkılan ve hasar görebilen binalar, COVID-19 küresel salgınıyla çaba eden Türkiye'nin zelzele gerçeğiyle bir kez daha yüzleşmesine neden oldu.
İzmir'de Kandilli Rasathanesinin tespitlerine göre 6.9 büyüklüğünde meydana gelen depremde yaşanan can kayıpları, yıkılan ve hasar görebilen binalar, COVID-19 küresel salgınıyla çaba eden Türkiye'nin zelzele gerçeğiyle bir kez daha yüzleşmesine neden oldu. Yapıların sağlamlığı her yerde gündeme gelirken konuya ilişkin değerlendirmelerde yer alan Maltepe Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi İnşaat Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Utku Yazgan, “Depreme dirençli binaların nasıl yapılacağı biliniyor ama veri ve kullanım arasında derin bir uçurum var” diye konuştu.
“Inşa yönetmeliklerinde şartlar kesin”
Türkiye'nin yüzölçümünün yüzde 92'sinin, nüfusunun yüzde 95'inin yer sarsıntısı kuşağında bulunduğuna dikkati çeken Yazgan, sadece 1903'ten bugüne kadar meydana gelen depremlerde yüz binin üzerinde insanımızın hayatını kaybettiğini hatırlatarak, bu sonucu mühendislikten fazla aldırmazlık, cehalet ve yozlaşmış uygulamalardan kaynaklandığını belirtti. Yazgan, “Depremle ilgili yeterli bilgimiz var. Buna rağmen ölümlerde ve ekonomik kayıplarda çoğalma olması data ile başvuru aralarında hâlâ derin bir uçurum olduğunu gösteriyor. Ancak deprem bölgesinde inşa edilecek yapılar hakkında ilki 1949'da yürürlüğe giren ve daima güncellenen yönetmelikle zelzele hasarının en üye indirgenmesi hedefiyle minimum koşullar muhakkak durumda” dedi.
“Bütün aşamaların denetlenmesi koşul”
Dr. Yazgan depreme dirençli yapıların inşasında malzeme kalitesinin de çok kayda değer bir kriter olduğuna uyarı çekerek, son yıllarda özellikle hazırlanmış beton kullanımının yaygınlaşmasıyla beton basınç dayanımlarında önemli bir iyileşme olduğunu ve kullanılan malzemenin kontrolünün sağlandığını anlattı. Yazgan, “Tabii ama binanın projesine uygun inşa edilmesi ve tüm inşa üretim aşamalarının denetlenmesi gerekiyor. bu nedenle 1999 depreminden sonradan 2001 yılında 4708 sayılı Yapı Yoklama Kanunu yürürlüğe girmiş; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kadar yetkilendirilen inşa yoklama firmaları; yapıların, proje ve başvuru aşaması denetimini yaparak, yapının ilgili mevzuata uygun bir biçimde gerçekleşmesini yapı sahibi adına sağlamakla sorumluluk sahibi durumda” diye konuştu.
İzmir'i etkileyen depremde yıkılan binalarla ilgili sütun kesme iddialarının gündeme geldiğine de dikkat çeken Dr. Yazgan, binaların taşıyıcı sistemine kolon kesme gibi müdahalelerin düşey taşıyıcılarda dayanıklılığı ortadan kaldırdığını ve komşu katlar arası yumuşak kat oluşturduğunu söyledi. Dr. Yazgan, bu durumda en ufak bir sarsıntıda deha, bina depremden kaynaklanan yatay yüklere direnemediğinden katların defalarca çöktüğünü belirtti.
“Zemin iyileştirilmesi yapılmalı”
Yazgan, en fazla tartışılan inşa-zemin etkileşimi konusunda ise, yumuşak zeminlerde az katlı binaların, fazla katlı bina yapılacak ise yerinde zemin iyileştirmelerinin yapılması gerektiğini vurguladı.
Mevcut yapı stokunun seri ve içten şekilde depreme dirençli olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğine uyarı çeken Dr. Yazgan, yapılan tahlil ve testler sonucunda binanın, deprem güvenliğine ilişkin performans düzeyini sağlamadığı tespit edilirse, binanın taşıyıcı sistemine yeni elemanlar eklenerek yapının yatay ve düşey kuvvetlere karşı dayanıklılığını çoğaltmak gerektiğini belirtti. Dr. Yazgan, bunun için kolon mantolama, perde duvar uygulaması gibi çalışmaların da yapılabileceğini; binaların somut koşul değerlendirmesi yapılmadan, yenileme vb. işlemlerin yapılmasının ise son derece yanlış olduğuna uyarı çekti.
Dr. Öğr. Üyesi Yazgan, 2012 yılında çıkarılan 6309 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” ile eski yapı stokunun yenilenmesi ve yaşanabilir şehirler oluşturmanın hedeflendiğini de hatırlatarak, “Ama ne eyvah ki zamanla kentsel dönüşümde idareli gelir sağlanmaya başlandı ve facia riski ikinci plana atıldı. Şehirsel dönüşümle niyet; hesaplı bir kazanç karşılamak kadar, yıkım riskini azaltacak depreme dayanıklı inşa stokunu artırmak olmalı” dedi.
(MRT-AG-E)
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.